The Red Sleeve, 2021'i kapatırken izleme listeme üst sıralardan giriş yapan bir yapım olarak gönlüme yerleşti. Öyle sürükleyici bir hikayesi de yokken neden bu kadar sevdiğimi açıkçası ben de çok anlamış değilim. Muhtemelen sahip olduğum duygusa boşlukları bir şekilde bu tip hikayeleri izleyerek doldurmaya çalıştığım için. Bilemiyorum... Bölüm sayısı 16 olarak planlanmıştı. Ancak aldığı yüksek izlenme oranı sonrası 17 bölümle sona erdi. Yanılmıyorsam ülkesinde de prime time a göre son altı bölüm altı hafta en yüksek izlenme oranını elde etmiş. MBC'nin ekrana getirdiği ve başrolünde 2 PM grubu üyesi ve son zamanlarda özellikle "Manager Kim'le" zirve yapan oyunculuğuyla da dikkat çeken Lee Joon-Ho (Junho) ve aktrist Lee Se-Young'un paylaştığı dizi Kang Mi-Kang’ın 2017’de yayınlanan “Otsomae Beulgeun Kkeuddong / The Sleeve’s Red Cuff” adlı roman serisine dayanıyor.
Hikaye kibirli, sert ve özellikle duyguları söz konusu olduğunda bencil olmaya meyilli Velihat prens Lee San ile yaşamın sunduğu ölçüde hayatını kendi seçimleri doğrultusunda yaşamak isteyen saray hanımı Sung Deok-Im arasında geçmekte. Bazı internet sayfalarında aşk hikayesi olarak tanımlansa da bence peri masalı olmaktan uzak. Daha çok bir erkeğin tek taraflı aşkı ve bir kadının kendisine sunulan kaderi kabullenmesi üzerine şekillenmiş ve bu yönden irdelenince de insanın içini acıtan bir öykü. Belki bu yüzden sıradanlaşan diğerlerinden ayrılıyor.
Ülkesine, halkına yararlı idealist bir yönetici olma hayalindeki Lee San'nın çocukluğu oldukça zor geçmiştir. Babasının kötü şöhretinin gölgesinde, en ufak bir hatasının affedilmeyeceğinin bilincinde, sert mizaçlı ve çoğu zaman karşısında korkudan titrediği büyük babası Kral Youngjo'nun beklentilerini karşılamak için var gücüyle çalışmış, bu uğurda benliğini örselemiş, duygularına set çekmiştir. Kendisi ne kadar mükemmeliyetçiyse çevresindekilerden de aynı titiz çalışmayı ister. Bu yüzden çok da affedici değildir. Eğitmeni Hong Deok-Ro sahip olduğu tek arkadaştır ve konumu dolayısıyla onunla bile çizdiği sınırlar vardır. Günün birinde şehre vahşi bir kaplan musallat olur. Saldırılarını engellemek için yollanan askerler sağ geri dönmez. Lee San olaya el atma ihtiyacı hisseder. Ancak veliaht da olsa özellikle karar yetkileri yok denecek kadar azdır. Şahsi muhafızlarının komutanı Kang Tae-Ho ile durumu konuştuğu gün kontrolden çıkmış araba lastiği gibi bayırdan koşan genç bir saray leydisi adayını kenarında durduğu göle boylamaktan son anda kurtarsa da denge kaybıyla birlikte her ikisi de suya düşerler. Hadım ağası ve muhafızın prensi gölden çekmek için giriştiği hummalı çaba devam derken saray leydisi de majestelerini kurtarmak için harekete geçer ama kıyafetlerinin ağırlığı ve genç adamın yüzünü görmeyip sırtından gömleğini çekiştirmek gibi yanlış hamleler yapması sonrası iki kere yeniden suya gömülmesine neden olur. Lee San öfkeden kudursa da kendini kıyıya atar. Görünüşe göre sadece prensin şapkasını kurtarabilen genç kız hadım ağasının önünde diz çöküp özürlerini sıralasa da bir özür mektubu yazma cezası alır.
Çocukluğundan itibaren özellikle okumaya, yazmaya ilgili, meraklı ve akıllı bir kız olan Sung Deok-Im erken yaşta ailesini kaybetmiş, evlat edinildikten sonra saraya verilmiştir. Şimdilerde veliaht prense bağlı doğu sarayındaki kütüphanede çalışan genç kız, yazı becerilerini en iyi şekilde kullanmakta zaman zaman kraliyet ailesi üyesi prensesler için kitap çoğaltmaktadır. Bir kaç ayın ardından resmi bir saray hanımı olup devlet memuru sıfatı alınca verilecek maaşla daha özgür davranabileceği günleri iple çekmektedir. Veliaht prensi, talihsiz karşılaşmasından sonra bu kez kütüphanede görür ancak genç adamın ukala tavırlarından hoşlanmadığı gibi onu süpürge ile kovalayıp binadan çıkarır. Hatta sonraki gün şeytanı varlık muamelesi yapıp üzerine tuz bile boşaltır. Daha önce penceresinden karşı odada eğitmen ve prensin yaptığı derslere kulak misafiri olmuştur. Tüm bu süreçte yanlış bir çıkarımla O'nun prens değil yakışıklılığıyla saray hanımlarının gönlüne giren eğitmen Hong Deok-Ro olduğunu sonucuna varır. Bu arada hayli güvendiği katiplik becerisine karşın, veliaht prensin huzuruna çıkıp sunduğu mektuplar her defasında satır satır üstleri çizilmiş halde kabul edilmeyip geri verilmekte bu yüzden de stres ve öfke arasında gidip gelmektedir. Artık kütüphanede sohbet halinde olduğu eğitmenden sorunu hakkında öneriler almayı bile dener. Lee San kimliğini gizlemeyi sürdürürken oldukça sıkıcı ve zor yaşamına eğlence getiren kızı kıvrandırdığı için ergence bir muziplikle keyif alır.
Saray hanımı adaylarının eğlence gecesi, kaplanın öldürülmesi veliaht prensin saray kaidelerine riayet etmeyen davranışı olarak addedilip ceza almasıyla sonuçlanır. Prenses Chungyeon ve Prenses Chungsun dedelerinin fikrini değiştirmesi için en sevdiği kitabı çoğaltıp hediye etmek isterler. Elbette yazıcılığı konusunda güvendikleri Deok Im'de omlara yardımcı olur. Ancak kral torunlarını huzuruna kabul etmez. Dolayısıyla kraliçe Jungsoon'dan yardım isterler. Kraliçe kralın görüşme talebinin torunlarını kapsadığını aynı şeyin genç saray hanımı için geçerli olmadığını hatırlatır. Böylece Deok Im kendini kralın karşısında maruzatını anlatırken bulur. Ancak başlangıçta sözleri makul görülse de devamı prens ve av konusu olunca kralın tavrı hiç de hoş olmaz. Deok Im son ana kadar kendi geçmişinden, aile kayıplarından vs bahseder ve sonunda kral ikna olur. (Bu noktada kurgunun saçmaladığını düşünüyorum.) Hatta sonrasında yaşlı adam yanına gittiği torunuyla konuşurken ketumluğunun devam ettiğini görürüz. Her nedense O'na karşı olumlu bir anlayış geliştirmekten yoksundur. Aynı günün sabahında Deok Im kütüphanede konuştuğu kişinin eğitmen değil prens olduğunu anlar. Bir süre kızı kandırdığı ve oyunu ortaya çıktığı için rahatsızlık duyan Lee San O'nu bulacağı tek yerde bekler. Aklından geçenleri söylemesi için izin verir. Sonuçta kütüphanedeki konuşma prens için devrim niteliğindedir. Çünkü aristokrasiden gelenler için halk ve çalışan tebaasına değil fikirini sormak onlarla iki çift laf konuşmak bile lütuftur! Bu yüzden olsa gerek binadan ayrılırken kıza karşı soğuk ve kabadır! Bir daha karşısına çıkmamasını emreder. Oysa bu pek de mümkün değildir. Saray hanımlığı arefesi Deok Im tam da prensin özellikle yazı işleri saatinde yanında yer alması için görevlendirilir! Bu arada onu evlat edinen ailenin, bunu prensin annesinin isteği doğrultusunda yaptığını öğreniriz. Kadın huzuruna ziyaret için gelen Deok Im'den oğlunun sarayda yaptıklarına dair rapor vermesini bunun için de O'nu gizlice izlemesini ister. Talep hiç hoşuna gitmese de genç kızın kabul etmekten başka seçeneği yoktur. Gece vakti yüzünü gizleyip yola düşer ve Hong Ra tarafından fark edilir. Kendisini tanımasına karşın hiç de öyle davranmayıp hakkında oracıkta ölüm fermanı veren adamın tekin pabuç olmadığını keşfeder. Neyse ki prens zamanında olaya müdahil olur ve genç kız kendini prenseslerin eşlerinin de dahil olduğu ve genç adamın güvenilir çevresinden oluşturduğu gizli konseyinin toplantısında bulur. Ertesi gün kızların kıskanç bakışları eşliğinde Hong Rang ile konuşması gerekir. Tavırlarından zaten hoşlanmaz. Hatta adam yüzsüzce prensin kendisine olası hislerini sorgulama cür'etinde bile bulunur. Kendisinin ne hissettiği ise umurunda değildir! (Buradaki asıl nokta adamın kızı ve "saray hanımlarını" zerre adam yerine koymayışıdır!)
Saray hanımlarının reşitlik töreni, onların marifetlerini efendilerine sunması şeklinde gerçekleşmektedir. Tören devam ederken prensin annesi oğlunu ziyaret için gelir ve o sırada sırasını bekleyen ve oldukça da heyecanlı gözüken Deok Im'i izler. Görünüşe göre önceki gece oğlunun gelip "Deok Im benim, onu kendi için kullanma" demesinden hoşnut kalmamıştır. Böylece kız sunum için girdiğinde (Sunum sırasını değiştirir) lafı "saray hanımlarına ilgi duyma, cariye yapma" durumuna getirir. Prens sadece kendisine varis verecek soylu bir hanımı tercih edeceğini dillendirdiğinde bunu duymasını sağladığı kişi de bellidir. Günün sonunda perdenin gerisindeki Deok Im'i gören Lee San annesinin niyetini de zaten anlamıştır. Kralın başkanlığında devam eden toplantı Prensin ümit vadeden icraatlerini gözler önüne sererken Kral o anda resmi bir emir olarak olmasa da, O'nu naiplik için fazlasıyla yeterli göründüğünü, yakında artık buna izin vereceğini dillendirir. Babasının tahtı devretmesi konumunu ve sahip olduklarını bırakması anlamına geldiğinden yeni gelişme uyuz halayı işkillendirir. Evlatlık oğlunun ilettiği "Prens geceleri geneleve gidiyor" raporu ile aynı gün ortalık karışır. Söylenti önceki Prens Sado'da her felaketi tatmış görüne yaşlı adamın tahammül edemeyeceği bir durum gibidir. Lee San'ı bu kez oda hapsine mahkum eder. O gün nereye gittiğine zaten şahit olan Deok Im ise gece vardiyasına gönüllü olup yanında kalmak ister. Okuduğu şiirini dinleyen genç adam O'nun varlığıyla rahatlar.
Hikaye Lee San için derinleşen aşkla devam ediyor. Ancak Deok Im için hislerine dair yorum yapmak zor. Hatta aslında açıkça "Sizi hiçbir zaman bir erkek olarak görmedim" sözlerini söyleyecek kadar netti. Bu yüzden sıradan bir "prense aşık saray hanımı" hikayesi değil.
Red Sleeve Şarkı Sözleri İçin Tıklayınız
Hikayenin Düşündürdükleri (Dizi Hakkında ayrıntı içerebilir!) :
* Dizinin adı tam olarak neyi ifade ediyor?
Dizimiz adını yanılmıyorsam yukarıdaki üç görselde de yer aldığı üzere 15. bölümdeki sahneden almış. Senaryomuz ise kaynağını “Otsomae Beulgeun Kkeuddong / The Sleeve’s Red Cuff” adlı romandan alıyor. Türkçeye "Gömleğin Kırmızı Tokası" olarak çevirebiliriz. Ancak burada Cuff'dan kastedilen toka olmasa gerek. Ne de olsa geleneksel Kore giysisi Hanbok'ta iki yakayı birleştiren şey toka değil bir çeşit kurdele benzeri ip.
* Saray hayatının tuhaf ve rahatsız edici yönleri var. İnsanların birey olarak kıymeti yok. Kırk yılın başı söylediklerini dinlediklerinde ise bu bir lütuftan öteye gitmiyor.
* Saray, kralın genç kraliçesi haricinde sinir bozucu bir hala, prensin tahta geçmediği için eş ünvanı harici pek de konumu olmayan annesi, prensesler ve veliaht prensten oluşuyor. Özellikle kadınlar şansız. Çünkü kraliyete dahilseniz bir daha saray dışına çıkamıyorsunuz. Bir nevi esarete mahkumsunuz.
* Yaşlı kralın torununa tavırları gereksiz derece katı. Neymiş babasına benzememeliymiş! Oysa O'nu da olduğu kişi haline getiren hatta kendi oğlu Lee San'ı önünde engel görmesine neden olan da kendisi. Peki o halaya ne demeli? Birileri bana o kadının Lee San'a düşmanlığının mantıklı bir nedenini varsa söylesin! Ortada hali hazırda başka bir prens adayı yokken yeğenine düşman olup karşına almak niye?
* Lady Cho: Bu karakter tarihi gerçekliği olan, etkili bir figür belli ki. Sarayın Mücevheri'ni izleyenler hatırlar. Oradaki Lady Cho'da Saray Sekreteri vs olmuş, çevirdiği entrikalarla bizi bezdirmişti. Burada kendi gruplarını kurmuş karanlık bir örgüt gibiler hatta.
Tarihi dayanağı varken zaten senaryo hayal kurmamıza pek izin vermiyor. "Bin" (en yüksek cariye rütbesi) konumuna yükselen Kraliyet cariyesi Ui-bin Sung (Sung Deok-Im) aynı zamanda bir sonraki Veliaht Prens Mun Hyo'nun biyolojik annesi. Özellikle 17. bölümdeki olaylar tümüyle gerçeğe dayanıyorsa hayli trajik ve üzücü.
Blogger'da kişisel not: Sanırım, "Sadece benimsin, benim sözümle yaşayabilirsin ya da ölebilirsin" gibi replikler ve Lee San'ın ses tonu yüzünden midir nedir bu dizide fazlasıyla bir "Scarlet Heart Ryeo" havası vardı. Hatta son bölümlerde de aynı his daha da arttı diyebilirim .
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder