Dünya üzerinde ansızın beliren parlak küreler her ne kadar evrende yalnız mıyız sorusuna cevap vermiş olsa da herkesi merak ve endişeye sevk eder. Aylar geçer. Küreler havada hareketsizce asılırken insanlar onların varlığını benimseyerek üzerinde kafa yormayıp hayatlarını sürdürür. Güney Koreli öğrencilerinin kabus yılı olarak kabul ettiği 3. yıl üniversite sınav kaygısı ve ergenlik sancıları arasında gidip gelen lise sonların CSAT sınavına sadece 50 gün vardır. Ülke yönetimi bir kararname yayınlayarak gönüllü lise son sınıfı öğrencilerine yönelik bir uygulama devreye sokar. Karşılığında ek puan kazanacakları bir sistemle askeri eğitime tabi tutulacaklarını duyurur. Kimsenin bilmediği ise haftalar önce o ana değin gökte hareketsiz duran kürelerden biri düştüğü ve bunun sonucunda meydana gelen olayın halk arasında panik yaratacağı gerekçesiyle gizlendiğidir. Ancak ne yazık ki bu düşen son küre olmayacaktır. Kararname daha henüz televizyonda duyrulurken öğrenciler şaşkınlık içine okul bahçesine giren askeri araç konvoyunu izler. Sınıf dersi bölen Teğmen Lee Choon-Ho ve Çavuş Kim Won-Bin'in açıklamalarını dinler. Ailelerinin onay formunu imzalamasının ardından ertesi gün okulun yatakhaneye dönüştürülen iki sınıfında kızlı erkekli ayrılıp kalmaya başlarlar.

Bir akşam ders sonrası eğitimlerini tamamlayan gönüllüler kendi halinde takılırken okulun başarılı öğrencisi Jang Young-Hoon, onun yıldızlaşmasını çekemeyen ve sık sık zorbalık eden Kwon Il-Ha ve Kim Chi-Yeo binanın dışındadır. Okulun bahçesine bakan noktada, gökte süzülen küre birde bire çocukların korkulu bakışları arasında yere düşer. Bu arada Kwon Il-Haa yine Jang Young-Hoon karşı kavgacı bir tavır içindedir. Young-Hoon kürenin hemen önünde ancak arkası dönük halde dururken şimdiye kadar korkunu verdiği suskunluğu bir kenara atıp öfke içinde Kwon Il-Ha'ya düşüncelerini sıralarken küre birden ışıldamaya ve bir çiçeğin yaprakları gibi ayrılarak açılmaya başlar. Arkadaşlarının yüzündeki dehşet ifadesini ve arkasından gelen garip sesleri farkına varması uzun sürmez. Ardından dokangaç vari uzantılar tarafından hızla yakalanır. Bir süre havada asılı kaldıktan sonra giderek daha sıkı sarmalanarak diğer ikisinin korku dolu bakışları arasında kürenin içine çekilir...

Bu yapım bana sürpriz gibi geldi. Başrolde Kim Sun-A ve Lee Dong-Wook yer almışlar. Neredeyse %20'leri bulan izlenme oranı elde etmiş. Önceki yıllar izlemiş olabilir miyim diye düşündüm ama açıkçası durum böyle olsa konuyu anımsardım herhalde. Çünkü geçmişte izlediklerimi kolay kolay unutmayan sağlam bir hafızam vardı. Ablam bu kadar ayrıntılı hatırlayabilmeme şaşırırdı. Korona sonrası unutkanlığın arttığı süreç bende de dikkat eksikliği, hafıza zayıflığı had safhada. Aşı olduk ama açıkçası kobaydık bir nevi. Yani ileride başka sorun yaşatır mı muamma. Neyse gelelim dizinin hikayesine:

Lee Yeon Jae hayatı boyunca birikim yapsa da hayalini kurduğu evde yaşayamayacağını düşünür. Bu yüzden hep istediği o tatile çıkmaya karar verir. Uçak biletini birinci sınıftan alır. Okinawa'da güneşin tadını çıkarmaya kararlıdır. Şirket varisi Kang Ji-Wook ise adaya tatil seçeneklerini oluşturan paketleri deneyimleme üzerine bir ön araştırma yapmak için orada bulunmaktadır. Hayatı işinden ibarettir ve ticari bir anlaşma sürecinin meyvesi nişanlısı Im Se-Kyung ile çok da hoş olmayan bir randevunun ardından kadının pişkinliği keyfini kaçırmıştır. İkilinin yolları birinci sınıf tekne turundaki isim yanlışlığı ile kesişir. Günü birlikte tamamlarken ikisi de geçirdikleri zamandan keyif alır. Elbette yeniden gerçek hayata ve onları bekleyen sorunlara dönmeleri kaçınılmazdır.

Editör Yorumu:

Kadın oyuncunun hayat verdiği Lee Yeon Jae karakteri biraz acyipti. Yani saflık ve aptallık da bir yere kadar. Ayrıca seyahat şirketi müdürünün yaptığı da biraz aşırı geldi. Bu ölçüde bir mobbing olayına bence kimse kayıtsız kalamaz. Tüm yaptığı ortada iken neden kovulmadı o da ayrı!