Üç yıllık pandemi esareti sonrası Cumhuriyetin 100. yılına merhaba diyeceğimiz, yeni güzel bir başlangıçların filizleneceğine vesile olmasını umduğum seçim süreci
için gün sayacağz derken Maraş'da meydana gelen iki depremin acısı
ciğerimizi yaktı kavurdu. 99'un hatıraları halen hafızlardayken 20 yılın
ardından hala çürük binaları, önüne gelenin inşaat yapabilir olmasını,
denetim yoksunluğunu, bu sürecin içindekilerin hesap vermeyişini gördük
yine. Acaba bu ülke insanının nasıl bir mayası var ki değişmiyor ve
aynı hataları yapıp üzerine Allah'ın takdiri hikayesini yutuyoruz.
Kadercilikte üstümüze yok zaten. Kimse dönüp bu işte insan hatası yok mu
varsa niye hesap sorulmuyor ya da bunlar en başından engellenmiyor
demiyor? Yok efendim kenstsel dönüşüme karşı çıkılmış? Siz çıkıp
anlattınız mı? Ayrıca Herşeyin pahalılık anlamında son on yılda geldiği noktaya bakarsak insanlar herhalde düzgünce anlatılsa riskler söylense ve makul şartlar sunulsaydı zaten o projeleri kabul
ederdi. Kimse malını canından öte saymaz.
Bu haberleri yendiden mi duyacaktık. 1999'daki Marmara Depremi'nin acısını gayet net hatırlayan ben, Show haberin sunucusu Dilara Gönder'in haklı isyanını paylaşıyorum. Kimse bize kader, takdiri ilahi zırvası yapmasın. Deprem uzmanları bölge için uyarıp duruyor, bağırıyordu. Kulakları tıkadı yetkililer. Bu ülkede 1999'dan beri toplanan deprem paraları nereye harcandı? Deprem yönetmelikleri süs için mi hazırlanıyor? Denetimler neden düzgün yapılmıyor ve usuülsüzlüğe göz yumuluyor? Niye marifetmiş gibi çok katlı bina dikip duruyoruz? Yapı, imar, inşaat katliamları neden hala bize aynı acıları yaşatıyor?
Dingonun ahırıyız mübarek! Rant kavgası, imar affı diye diye ömrünüz göcük altında mı sona erecek? Bu ülke neden ahlak yoksunu insanlar ve onların nesilleriyle yola devam ediyor? Önünüze torpille iş imkanı çıksın. Helal kazanç mı olacak o aldığınız para diyorsunuz. Karşınızdaki keriz misin oğlum / kızım sen diyor? Ahlak sahibi olmak suç işlemek gibi! Kimse kusura bakmasın geçmiş iktidarlarda aynı şimdikiler de!!! Herkes kendini, yedi ceddini zengin etme derdinde! Son sözüm o yıkılan binaları üç beş kuruş daha fazla kazanç için birilerine mezar olsun diye yapanlara! Yatacak yeriniz olmasın!!! Toprak bile kabul etmesin sizi!!!
Yazacak o kadar şey var ki sayfalar yetmez. Yazsam ölmüş kızının elini tutan şu babanın acısı hafifler mi? Kendi elleriyle kazıp mezara koyduğu ciğerparesi geri gelir mi? Hatay’da göçük altında kalan 9 aylık yeğeni enkazdan çıkarılsın diye kolunun kesilmesini kabul eden, sonrasında bebek kurtarılırken kaldırıldığı hastanede can veren Cuma isimli bir insanımızın fedakarlığı karşısında ne denir? Acı ve öfke günlerce yüreğimi sıkıştırırken yemek yemek, yatağımda uyumak suç işlemek gibiydi. Kusura bakmayın ama bunca yaşananlara rağmen yine hangi sırtı kalın sorumlular bu işten paçayı sıyıracak diye sormadan edemiyorum. Biz bu filmi 1999 Gölcük Depreminde'de izlemiştik çünkü.
Her Yıl Özlemle Beklediğim Kar Hiç Bu Kadar Soğuk Ve Yabancı Gelmemişti....
Bu defa Kartopu Oynarken Üşüyen Ellerim Yerine, İçimdeki İnsanlığım, Ruhum Üşüyor...
Enkazda Kalan Vicdanım Üşüyor...
Acı büyük. İlk 36 saat Hatay'a, Adıyaman'a gidemedik bile!!! Köylere ulaşamadık!!! İnsanlar karın devam ettiği o kış günü enkaz altında yardım çığlıklarını cevap alamadı ve can verdi 😢 Oysa insanların hayata tutunduğu o ilk 36 saat kurtarmanın da en kritik zaman dilimiydi. (Sözüm ona Türkiye Yüzyılıydık!) Yönetim en azından 4. Derece Afet durumu alarmı verip dış yardımlara kapısını açabildi. Dünya çığlıklarımıza duyarsız kalmadı. Ülkeler arama kurtarma timleri ve yardım malzemesi yollamaya başladı neyseki. 45 bin canımızı toprağa verdik. Günler süren kurtarma sonrası, binlercesi uzuvlarını kaybedip sakat kalan, 100 binden fazla yaralımız var. Yanıdık ama ne çare?
Normalde blogda hiç siyaset yazmam. Ama ülkenin hali artık iyice
çığırından çıkmış halde ve ben fotosentez yapan bitki değilim.
Yaşananlara sanki hiç birşey yokmuş gibi kayıtsız kalmak da zor.
Geleceğe
dair kaygılarım büyüdükçe büyüyor. 1999 yılı benim açımdan eve
bilgisayar ve internetin ilk kez eve girdiği ülkem açısındansa en derin
acılardan birinin, 17 Ağustos Gölcük / Marmara Depremi'nin, o büyük
kabuslarından birini yaşandığı yıldı. Aradan 20 yılı aşkın zaman geçse
de depreme müdahale ve daha birçok konuda o zamanın hükümetlerine laf
eden şimdinin Cumhurbaşkanı Maraş Depremi'ni asrın felaketi diye
adlandırıp beceriksizliğini örtbas etmeye çalıştı. Her zaman ki gibi
uyuyan bir kesim bu masallara da inandı. Oysaki aslında tamamen aynı
beceriksizliği gösterdiği düşünülürse bu kadar caka satabilecek yüzü
olması da ilginçtir. Ben bir yakınımı kaybetmedim ama 99 yılını sevmem.
Çünkü ekranlara yansıyan izlediğim herşey fazlasıyla travmatik ve keder
vericiydi. (Birde bunu kayıpları olanlardan dinleyin!) Bu nedenle 22 yıl
sonra bir arpa boyu ilerleyememiş olmamıza duyduğum öfke haliyle çok
büyük. Eğer deprem olmasa emin olun Kanal İstanbul muhabbetlerini
dinliyor olurduk muhtemelen. Neyse ki o saçmalığa ara verdiler. Malum
kapıda bir İstanbul Depremi gerçeği var ve geri sayım süreci hızlandı
maalesef'. Hazır mıyız peki? Yine maalesef!
ABD, Almanya, Arjantin, Arnavutluk, Avustralya, Avusturya, Azerbaycan,
BAE, Bangladeş, Belarus, Birleşik Krallık, Bosna Hersek, Brezilya,
Bulgaristan, Cezayir, Çekya, Çin, El Salvador, Ermenistan, Estonya,
Filistin, Finlandiya, Fransa, Güney Amerika, Güney Kore, Gürcistan,
Hırvatistan, Hindistan, Hollanda, Hong Kong, Irak, İran, İspanya,
İsrail, İsveç, İsviçre, İtalya, Japonya, Karadağ, Katar, Kazakistan,
Kırgızistan, KKTC, Kosova, Kuveyt, Libya, Litvanya, Lübnan, Macaristan,
Malezya, Malta, Meksika, Moğolistan, Moldova, Özbekistan, Pakistan,
Polonya, Portekiz, Romanya, Rusya, Sırbistan, Slovakya, Suudi Arabistan,
Tacikistan, Tayvan, Tunus, Türkmenistan, Ukrayna, Ürdün, Venezuela ve
Yunanistan bize nefes oldu. (Kaynak NTV Haber)
Blog kore dizilerine dair olunca deprem sonrası koreli ünlülerin yaşadıklarımıza yaklaşımını merak ettim. Üzülerek söylemeliyim ki beklediğimden çok azından ses vardı. İşte onlardan bazıları ve yaptıkları bağışları öğrenmek isterseniz şu haberlere göz atabilirsiniz.
Güney Kore Sineması 1: Türkiye'ye Yardım Bağışlayan ve Destek Veren Koreli Ünlüler
Güney Kore Sineması 2: Park Seo-joon, Kim Se-jeong, Jinyoung, Lee Hye-ri ve Daha Fazlası Türkiye'ye Para Bağışında Bulundu.
Ayrıca Korezin'de de benzer haberler mevcut
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder