Kayan Yazı

Başrolünde Lee Min Ho ve yeni nesilin sevilen oyuncusu Ahn Hyo Seop'u bir araya getiren sinema filmi "Omniscient Reader's Viewpoint" 2024'te yayınlanacak

26 Ocak 2015 Pazartesi

Shark (Don't Look Back: The Legend of Orpheus / 2013)

1/26/2015 01:20:00 ÖÖ 0 Comments

Bu harika dizi iki güzide başrol oyucusu, çekimlerindeki şiirsel ton ve hüzünlü şarkısıyla beni alıp götüren; uzun süre izlele listemde tekrar dönüp baktıklarımdan biri olarak gönlümde ve arşimde yer alıyor. 

Zengin bir ailenin şoförü olarak işe başlayan babası ve küçük kız kardeşi ile birlikte lise öğrencisi Han Yi-soo (Yeon Joon-seok) büyük evin müştemilatı sayılabilecek yere de taşınır. Çok geçmeden yeni okuluna ve çevresine adapte olan delikanlı daha okulun ilk günü Jo Hae-woo (Kyung Soo-jin) ile karşılaşır ve kaçınılmaz şekilde güzel kızdan etkilenir. Zengin ailelere mensup çocukların ağırlıkta olduğu okulun belalı tipi gibi görünen Oh Joon-young (Noh Young-hak) ise aslında sadece Jo Hae-Woo'u incitenlere karşı büyük bir öfke duymaktadır. Kısa süre sonra arkadaş olurlar. (Ana karakterlerin gençliğini oynayan bu genç oyuncular bence kesinlikle gelecek vaadediyor. Hatta Kyung Soo-jin şimdilerde başka dizilerde yer alıyor.)


Babasının şoförlüğünü yaptığı ailenin tek kızı olan Jo Hae-woo ise küçük mutlu dünyaya sahip gibi görünse de hayatı tam bir kaos içindedir. Adı bir tv sunucusu ile skandala karışan babası ve annesinin evliliği, annesinin evi terk etmesiyle sona erer. Tüm bu acının ortasında Yi Soon'un her zaman kendisine destek olan dingin varlığıyla teselli bulur. Ancak babasının dengesiz hatta anormal sayılabilecek tavırları arkadaşlıklarını zora sokar. Tüm bunların üstüne babası alkollü araba kullanırken birinin ölümüne neden olunca hayatı yine kararır. Üstelik oğlunun geleceği için Yi Soon'un babası suçu üstlenmek durumunda kalır. (Olaylar aslında çok daha karmaşık ama daha fazla ayrıntı verip serinin tadını kaçırmak istemiyorum) Ancak çok geçmeden o da bir vur kaç olayı ile hayatını kaybeder. Tüm bu esrarın gerisinde babasının ölümü ve daha birçok karanlık olayın yattığını öğrenen Yi Soon ise polise başvurarak, görgü tanığı arayarak vs. babasını aklamaya uğraşır. Gerçeği kendi cabalarıyla aydınlatmaya çalışırken aynı karanlık kişilerin oyunu sonucu ağır bir trafik kazası geçirir. Hatta cesedi bulunamaz bile. Kazanın niteliği, var olan kan ve eşya parçaları dolayısıyla ölü kabul edilir.


Bundan sonra hikaye günümüze odaklanarak devam eder. Jo Hae-woo (Son Ye-jin) ile Oh Joon-Young'un (Ha Seok-jin) düğün töreni için hazırlık yapılmaktadır. Bu noktada kareye giren Yi Soon (Kim Nam gil) ise sadece bir anlığına gördüğü Jo Hae-woo'la karşılıklı bakıştıklarında her ikisi için de anlık bir şaşkınlık yaşanır. Yi Soon, eli ayağı titrese de uzaklaşırken "Devam et, her şey çoktan hazırlandı..." diye kendine telkin ederek adeta bambaşka bir kimliğe bürünür. Gelin odasından çıkan Jo Hae-woo ise aşağıda merdivenlerin sonunda O'nu bir kez daha görür. Ancak artık o bakışlarda soğuk, hesapçı ve alaycı bir gülümseme vardır. Zaten genç kadın da gördüğü o kişide anlık bir "benzeyişe" kapıldığını düşünür. Tüm o düğün hengamesinde yorulmuş ve yine de kafası karışmıştır.  Bir ara kutlama alanından kaçıp kafa dinlemek için otelin balkonuna gider. Derken o garip yabancıyı bir kez daha orada görür. Karşılıklı sadece birkaç kelime olur aralarında. Ama cümleler ona Yi Soon'u söylediği aynı cümleleri anımsatır. Kafası yine karışır. Bu sırada eşi O'nu almak üzere balkona gelir. Kısa bir selamlaşma sonrası ayrılırlar.


Dizi müziklerinin şarkı sözleri içinTıklayın

19 Ocak 2015 Pazartesi

City Hunter (Şehir Avcısı / 2011)

1/19/2015 04:51:00 ÖÖ 0 Comments

Bu dizi başlık açmak için sabırsızlandığım yapımlardan biriydi aslında. Ancak izlendikten hemen sonra yazılsa çok daha iyi olabilirdi. Şu an sonrasında da izlediğim kaliteli pek çok yapım olduğu için orta kalitede bir seri olarak kategorize edebilirim. Lee Min Ho'nun ise kanımca en iyi dizisi. Öykü kısaca şöyle: Kuzey'in yarattığı tehdit sonrası Mavi Saray'da (Güney Kore Devlet Başkanlığı Sarayı) koruma olan Lee Jin Pyo (Kim Sang Joong), hükümet kanadının en güçlü beş ismin onayladığı gizli bir kararla Kuzey Kore'ye gizli bir harekat için görevlendirilir. Ancak farkında olmadığı birşey vardır ki o da bu saldırı sonrası kendisi de dahil 21 asker için vur emri verilmiştir. Lee Jin Pyo ölümden arkadaşının kendini siper etmesi sayesinde kurtulur. Saldırının bizzat kendi vatanı Güney'e ait denizaltı ile yapıldığını anlayınca yıkılır. Karara imza atan beş kişiden intikam almaya karar verir. Sonrasında ölen en yakın arkadaşının oğlu Lee Yoon Sung (Lee Min Ho)'u kaçırır. Elbette Lee Yoon Sung'un  intikam planı için seçilmesinin de bir nedeni vardır.


Yoon Sung'sa Jin Pyo'yu babası bilerek ve O'nun tarafından her türlü eğitime tabi tutularak  büyür. Bu süreçte ölen babası hakkındaki gerçeği bir dereceye kadar öğrenmiş ve alınacak intikamda üstlenmesi gereken bir rolü olacağı gerçeği ile yüzleşmiştir. Tayland'da Altın Üçgen olarak bilinen bölgede kendi karargahını kuran ve uyuşturucu üretip satarak zenginleşen Jin Pyo, en sonunda intikam saatinin geldiğine karar verir. Yoon Sung' u sahte kimlikle MIT'den mezun bir mühendis olarak Güney Kore'ye gönderir. Yoon Sung, Mavi Saray'a Bilişim Uzmanı olarak girer. Jin Pyo kimseye aşık olup bağlanmamasını salık verir ki daha ilk günden itibaren Mavi Saray'da bir ajan ve koruma olan Kim Na Na (Park Min Young) ile bu sözünü tutması mümkün olmayacaktır.
 
 

Serideki bir diğer karizmatik karakter ise devlet adamlarının kirli sırlarını yasa dışı yollarla ortaya döken City Hunter'ı kanunlar çerçevesinde yakalamaya çalışan, yıllar önce öldürülme emri verilen 21 askerin sırrının peşine düşen savcı Kim Young Joo (Lee Joon Hyuk)'tur. Kendi babasının da bu kirli entrikada yer alması genç savcımız için büyük bir darbe olur. Doğrusu böylesine iyi ve dürüst bir karakter daha güzel bir sonu hakediyordu :(
 

Editör Yorumu: 
 
 
Bu dizi Lee Min Ho'nun "bana göre" sayılı iyi işinden biridir. (Diğeri de Faith ve Personal Taste) Ne yazık ki Heirs da dahil diğer çalışmaları ya da çektiği tek sinema Ghangam 1970'de oyunculuğu vasattı. Legend of the Blue Sea'deki performansı içler acısıydı. The King: Eternal Monarch yayın kanalının muhtemelen reyting açısından o yıl en güvendiği proje olsa da öyle çok muhteşem bir yanı yoktu. Bence bu oyuncu kendini tekrar eden rolleri bırakmalı ve yeni şeyler denemeli. Gu Jun Pyo ile üzerine yapışan zengin okul çocuğu modundan çıkıp artık iyiden iyiye yetişkin rollerine geçmeli. Bundan kastım +18'lik işler yapsın değil elbet!  Tabii belki de oyunculuk becerisi bu kadardır. Bilemiyorum.
 
City Hunter oyuncu Park Min Young'ı tanıdığım yapım. Benim bildiğim on yılı aşkın süre ekranda ve halen aynı zerafeti ve tatlılığını koruyor.

Seriyi izlediğinizde fark edeceğniz üzere  müzik albümü çok hoş şarkılar içeriyor. Dizi müziklerinin şarkı sözleri için Tıklayın