Ufak bir hatırlatma: Bu yazıda yer alan oyuncular için en iyiden kötüye gibi bir sıralama yapılmamıştır.
Hyun Bin:
Bae Yong-Jun:
Bu oyuncu ekranda görmeyi özlediğim yegan yüzlerden biridir. İki ayrı
karaktere hayat verdiği Winter Sonata'nın izlediğim ilk kore dizisi
olması bir diğer etkendir herhalde. Bizde yarattığı turistik dalga ile
Asmalı Konak ne ise Winter Sonata için de ana vatanında Kore dizilerinin
yurtdışına açılmasını sağlayan ilk sıradaki yapımdır demek herhalde yanlış olmaz. Bu
yüzden bazen özellikle izlemeye değecek birşeyler bulamayınca ne varsa
eskilerde var diyorum:) Winter
Sonata öncesi rol aldığı Hoteiler'ı 2007'de sanırım bu kez Japon
televizyonu için yeniden çevirmnde yer almış ki bu bana hayli ilginç geldi. Elle
tutulur bir diğer çalışması 2007'deki The Legend: The Story of the First
King's Four Gods'dı. Bu serideki performansıyla yanılmıyorsam
yayınlandığı kanalın yıl sonu drama ödüllerinde de ödül almştı. Hatta
sahneye topallayarak çıktığını hatırlıyorum. Attan düşüp yaralanmıştı.
2011 tarihli Dream High'ı da sırf onun için izlemiştim ama yanılmıyorsam hikayede pek boy göstermemişti. Bu dizi ayrıca
O'nun son dizisi oldu. Beyaz perde ise yıldız oyuncu Son Ye Jin'le rol
aldığı romantik dram türündeki sinema filmi April Snow'un da
benim için ayrı bir yeri vardır. Bir diğer tanınmış oyuncu Kim Hyun
Joong'la olan kardeş gibi benzerliği zamanında hayli ilgi uyandırmıştı. Bae Yong-Jun'u yine dizi ekranına
dönse ya diyerek ansam da sanırım artık oyunculuk yapmıyor. Az sayıdaki dizi ve filmleri yüzünden oyuncu günümüzde pek
anımsanmıyor.
Park Hae Jin:
Rol aldığı birbirinden başarılı yapımlarda oyunculuğuyla göz dolduran 1983 doğumlu aktör, hallyu dalgasının bir diğer halkası. Şimdilerde kariyerinde 10 yılı geride bırakırken ilk kez 2008'de East of Eden'in sevdiği kızı kaçırarak kendisiyle birlikte olmaya mecbur bırakan zengin kötü çocuk olarak görünse de ben bu diziye ana karakter ve O'nun çevresinde dönen hikayesinden çok bu oyuncu için devam etmiştim. Doktor Stranger'da ardında bir dolu sırla karizmatik doktor Han Jae Joon'ı canlandırırken başrol Lee Jong-Suk gibi göz dolduran bir oyunculuk sergiledi. 2016 tarihli Cheese in the Trap'de Kim Go Eun ile kamera karşısına geçerken yine karanlık yönü olan bir rolle karizmasını konuşturdu. Senaryodaki yan kişilikler öyle gıcık ve sinir tiplerdi ki diziye oyuncu hatırına tahammül edebiliyordum. Tabii diğer yandan böylesi bir karizmaya sahipken oyuncunun başarı basamaklarını tırmanması da kaçınılmaz olsa gerek. Şimdilerde gözüpek bir ajan olarak ekranlara döndüğü Man to Man dizisi elde ettiği iyi reytinglerle bu rol için de doğru adam olduğunu isbat ediyor. Kendi adıma ise diziyi başrol kadın oyuncu nedeniyle silmiş durumdayım. Bence O, Be Yung Jun, Min Namkoong ya da Kim Hyun Joong aynı etkileyici havayı taşıyan ve pek çok yönden birbirlerine benzeyen oyuncular.
Gong Yoo:
(Doğum adı: Kong Ji-Chul) 1979 doğumlu aktörün diğer bazı oyucular gibi kabarık bir filimografisi yok. Sebebi Goblin basın toplantısında dile getirdiği üzere dizilere karşı çekincelerinin olması ve bu nedenle sanırım daha çok filmleri tercih etmesi. 2007 tarihli Coffee Prince her ne kadar izlediğim dönem ben de en ufak bir etki bırakmamış olsa da pekçok izleyici için göze çarpan en iyi işlerinden biri olarak kabul görür. Ekranda dizler arası geçiş yapıp sürekli görülen oyucu yüzlerinden değilken vasatın altı bir yapım olarak kabul ettiğim ve izlediğim dönem direkt çöpe atacak kadar boş bulduğum Coffee Prince'le Goblin öncesine dönemine değin, bu oyuncu bana hiç birşey ifade etmiyordu. You Are Beautiful'daki gibi kadın iken erkek kılığına giren birine "erkek" sandığı dönemde aşık olan karakter tiplemesini ikinci kez görmek en büyük etkendi sanırım. Bu yüzden aranan oyuncuymuş, seçiciymiş cümlelerine pek de bir anlam verememiştim. Ancak Goblin'le birlikte Gong Yoo adı benim için birşeyler ifade eder oldu. Hatta hayat verdiği Kim Shin karakteriyle O'nu uzun dizi listemde Goblin öncesi ve Goblin sonrası şeklinde bir kategoriye bile sokacak kadar başarılı buldum ve ilk üç listeme koydum. Oyuncunun 2010 ve sonrası tüm filmlerini hatta belki havamda değildim, aynı süreçte benzer erkek kılığına girip dolap çeviren karakter konulu başka dizi izlediğim için sıkıldığımdan hoşlanmamışımdır diyerek Coffie Prince'ı bile yeniden seyrettim. Rol aldığı sinemalardan hayal kırıklığına uğradığım A Man A Woman'da zihinsel engelli bir kız çocuğunun babası Namgwa Yeo'yu canlandırıyordu. Bu performansı filmin +18 yönü nedeniyle zayıf kalmıştı. Sanki yetişkin oldum yetişkin filmi de çekeyim demiş ki buna hiç gerek yok. Silent ve Suspect'de hikaye ve oyunculuğu mükemmeldi. Finding Mr. Destiny'yi de izlemeye değer buldum. Winter Sonata'ya yapılan komik atıfa çok güldüm. Yurt dışında da beğeni toplayan zombi temalı korku gerilim türündeki Train of Busan izlenmeye değer yönleri olabileceğini düşündüğüm bir diğer sinema filmidir. Ancak zombi konulu yapımları sevmiyorum. Bu yüzden izlenebilirlik ölçütü benim açımdan çok yüksek değildi. Oyuncunun çok etkileyici bir ses tonu ve güzel elleri var:)
Ji Chang Wook:
Diziler arttıkça sektörde yeni yıldızların yükselişine tanık oluyruz. İşte onlardan biri de öldürücü gülümseyişiyle1987 doğumlu Ji Chang Wook. Empress Ki öncesi tanıdığım bir oyuncu değildi. Uzun saçları, mükemmel yüz hatları ve sevimli dudaklarıyla Yuan'lı sürgün prensi oldukç başarılı biçimde canlandırırken benim seyir çizgim de değişiverdi. Başrol erkek oyuncudan çok onun çıkardığı işi izlemeye değer görmüştüm. (Yıldız oyuncu Ha Ji Won'ın rol arkadaşlarında yana keyfine diyecek yoktur herhalde:) Empress Ki sonrası çıtayı kendi açısından hayli yükseltmiş olacak ki sunulan projelerde artık ikinci başrolden başrole geçen etkileyici kariyerinin 4-5 yılını henüz geride bırakmıştı. Sırasıyla Healer'da gizemli kimliğiyle ve kendsine taban tabana zık kişiliğiyle internet tabanlı yayın dünyasında dolaşan Seo Jung-Hoo, kara camlı gözlükleri ve iki dirhem bir çekirdek kıyafetleriyle dişli bir koruma profilinde, her daim karizmasını konuşturduğu heyecan dozu yüksek K2 ve iki yıl devam edeceği askerlik öncesi son dizisi Suspicious Partner'la gönüllerdeki yerini sağlamlaştırmayı hedeflemiş görünüyor ki ben de taht kurmuş durumda zaten:) Hatta aynı süreçte beyaz perdede boy gösterdiğ ve sonuna kadar gayet iyi bir oyunculuk sergilediği Fabricated City adıyla bir de sinema filminde yer aldı. Sonuç itibariyle aktörün başarı çizgisine bakacak olursak anlaşılan o ki geri geldiğinde sağlam adımlarla yolunda ilerleyemeyi sürdürecek.
Namkoong Min:
Karizmasını her tür rolle konuşturabilen yetenekli bir diğer oyuncu 1978 doğumlu Namkoong Min kesinlikle girdiği her işin hakkını verebilen başarılı bir aktör. 40'na merdiven dayadığına inanabiliyor musunuz? Dönüp girdiği projelere baktığımda üzerine yapışan bir tarza sahip değil. Bir hikayede usta işi komedi sergilerken bir diğerinde soğukkanlı pisikopat bir katile dönüşebiliyor. Bu yüzden o etkileyici yüzün yer aldığı her yapımı sıkılmadan izleyebiliyorsunuz. Kendisini fark ettiğim ilk işi Can You Hear My Heart'dı. Diziyi duygusal senaryosu, oyunculukları ya da müzikleri açısından oldukça başarılı bulsam da inanın kadın karakterin sergilediği sıkıcı rol ve özellikle berbat saç modeli yüzünden dönüp ikinci kez izlemek istemedim. A Girl Who Sees Smells (Sensory Couple)'de canlandırdığı şef Kwon Jae-Hee ise bana göre parmak ısırtan mükemmel bir karakter sergilediği ve filimografisinde baş yapıt sayılabilecek dizilerindendir. Ancak nedense bazı diziler hak ettiği ilgiyi görmüyor. Bu yapım da onlardan biridir bana göre. Oysa kanımca oldukça iyi bir senaryoya sahiptir. Tüm artılarına karşın aldığı reytinglere hayret ederim. Açıkçası aynı rolu Lee Min Ho'ya verseniz "zengin çocuk"dan başka birşeyle ekranla boy göstermediği için ona en az üç beden büyük kaçar ve O'na yakıştıramam. Oysa oyuncunun buradaki etkileyici fiziğine ve kan donduran karizmasına hayran kalmıştım. 2016'da yılından Doctor Stranger'da bir öncekinden tamamen farklı, sıkıntılı bir hastalıktan nuzdarip ikiz çocukların çaresiz babasını canlandırırken içimi ısıtmış ve hüzünlenmiştim. Sonrasında benim de zaman zaman KBS World'de takip ettiğim ses getiren Manager Kim'de başkalarını dolandıranları dolandıran uyanık karakter Kim Sung-Ryong'ı canlandırırken yine oldukça ilginç ve renkli bir karaktere imza atmış, yapımcılarını da fazlasıyla mutlu etmişti. Bu arada oyuncu Jung Kyung-ho ile hayli benzemiyor mu? Ne edersiniz? Yaş olarak kendisi daha büyük. Oyuncu 2022'de dünyaevine girenler kervanına katıldı.
1976 doğumlu oyuncu yaşı ve görünümü arasında yaşattığı şoku zar zor
atlatabildiğim sektörün en köklü ve başarılı aktörlerinden biri. Onu Endless Love dörtlemesinin ikisi Autman in My Heart ve Scent of Summer'da
sergilediği oyunculukla tanıdım ki ilkinde Song Hye-Kyo ikincisinde de
Son Ye Jin'le başrolü paylaşıyordu. Ününü ülke sınırlarının dışında
taşıyan bu yapımların ardından kariyerine bir diğer baş yapıt
sayılabilecek East of Eden'i ekleyerek devam etti. Bu dizinin
karamsar atmosferini seyrettiğim dönem bünyem zar zor kaldırmıştı. Tam
bir Yeşilçam havasındaydı. Fakir ve güçsüzlerin sonunda denk aşağılanıp
ezildiği, hakkını savunamadığı zenginlerinse her türlü zorbalığı yaptığı
aşırı bir karamsarlık hakimdi. Ancak bendeki etkisine karşın izlenme
oranlarından anlaşıldığı üzere gerek senaryo gerekse sergilenen
oyunculuklar yapımın dizi severlerin gönlünde taht kurduğunu gösteriyor.
Aktörün önüne konan projelerin seçiminde akılıca tercihler yaptığı da
bir gerçek. Sırasıyla benim de tamamını izlediğim My Princess (2011), bir zaman yolculuğu hikayesi sunan dönem filmi Dr. Jin (2012), biraz East of Eden'i hatırlatan konusuyla When a Man Loves (2013), ve Sarayın Mücevheri'nden
14 yıl sonra dizi sektörüne dönüş yapan Lee Young-Ae ile başrolü
paylaştığı ve kore kağıt parası üzerinde de resmi bulunan tarihsel bir
kişiliğin anlatıldığı Saimdang, Light's Diary (2017). Seyir imkanı bulduğum sinema filmlerinden bazıları ise mafya tarzı karanlık işlerin çevresinde dönen Fate (2008), bir subayı canlandırdığı + 18 öğeler barındıran ve bu türde bir filmde gördüğüm için şaşırdığım Obsessed (2014), japon şarkıcı, oyuncu ve NHK World müzik programı J Melo'nun sunucusu Nanako Matsushima ile başrolu paylaştığı Ghost (2014).
Kim Nam Gil:
Her rolu oynayabilme kapasitesindeki oyunculardan
bir diğeri 1981 Mart ayı doğumlu Kim Nam Gil küçük bir rol aldığı 1998
tarihli KBS draması School 1'den beş yıl sonra bağımsız film No
Regret'le ilk başrolünü oynadı ve sinema eleştirmenlerinden ve
festivallerden olumlu yorumlar aldı. Bu yapım bir diğer sinema filmi Portrait of a Beauty
izledi. (Filmi oldukça uzn süre önce izlemişim. Konusunu çok net
hatırlamıyorum ama pek sevmemiş olmalıyım ki arşivimde tutmamışım.) Kim
Nam Gil'i dizi sektöründe öne çıkaransa 2009 tarihli MBC draması The Great Queen Seondeok'tur.
Başarılı aktör, masumiyetin ve saf aşkın adamı Hwarang Bi dam
karakterinde hırs ve güçle dolan bir kalbin eninde sonunda herşeyi
kaybedeceğini ancak bu kadar başarılı biçimde resmedilebilirdi. Dizinin
ülke sınırlarını aşan başarısı oyuncuyu bu sektörünün aranan
isimlerinden biri haline getirdi. Ülkemiz ekranlarında Muhteşem Kraliçe
adı ile yayınlandığı dönem fazlasıyla beğeni toplamıştı. Şahsen benim
takip etme sebeplerimden biri açık ara Bi dam 'dı diyebilirim. 2010
tarihli Bad Guy'da intikam paşindeki Geon Ok'u, 2013 yapımı Son Ye Jin'le mükemmel bir uyum yakaladıkları Shark nam-ı diğer Don't Look Back : The Legend of Orpheus'da
ise yine bir diğer intikam peşindeki Joon Yoshimura / Han Yi-Soo'yu
canlandırdı. Ben özellikle ikinci dizideki performansını çok etkileyici
bulmuştum. Bad Guy'ı ise sonrasında izledim ve intikam alma öğesini
ikinci kez görmek sıkıcı gelmişti. Kronolojiye göre izleseydim Shark
da sıkıcı olur muydu tabii bilemiyorum. Yayınlandığı dönem oyuncunun
bıyıkları için yapılan yorumları hala gülümseyerek hatırlarım. Bence ona
hoş, havalı, ve anına göre ürkütücü bir hava katıyordu:) Sonraki
dizileri; Live Up To Your Name (tvN / 2017), The Fiery Priest (SBS / 2019), One the Woman (SBS / 2021), Through the Darkness (SBS / 2022), Island (OCN / 2022) İzlediğim sinema filmleri ise hapishaneden çıkabilmek için aids olmayı göze alan Soo-In'ı canlandırdığı
Lovers Vanished, Son Ye Jin'le beyaz perdede ilk kez bir araya geldiği, Jonny Deep'i hayli anımsatan tarzıyla bir dönem filmi The Pirates (2014) , nükleer facia senaryosu sunan Pandora (2016), One Day (2017), Memoir of a Murderer (2017), Hayli uçuk kaçık bir senaryoda karşımıza çıktığı The Odd Family: Zombie On Sale (2019), The Closet (2020), Emergency Declaration (2022)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder